Hiç
tanımasam, bazılarının fotoğraflarını bile görmemiş olsam
da, dost diyebileceğim, değer verdiğim kişiler var. İnternet'le
açılan bu kapıdan geçip bu ortamı güzellikleri paylaşmak, daha
iyiye ulaşmak için kullanmaya, bazen umutsuzca, çabalayan
milyonlarca insandan birkaçı.
Şimdi
sözünü etmek istediğim onlar değil. Evlerde televizyon yokken,
radyo yayınları bile belirli saatlerde yapılırken, sayfaların
arasında tanıştığım, yine çoğunun görüntüsünü bile
bilmediğim dostlardan birini, Yaşar Kemal'i anlatmak istiyorum.
Hiç
karşılaşmadığınız, yalnızca kitaplarının ve hakkında
yazılanların bazılarını okuduğunuz birini anlatmak doğru
mudur? Bir yazarsa, hele Yaşar Kemal'se evet. Çünkü bir yazar
kendi büyülü dünyasından okurun yüreğine bir pencere açmak
için yazar. Kitabı okurun eline geçtiğinde artık köprünün
diğer yanındaki bu kişi onun tüm yansıttıklarının sahibidir.
İster doğru, ister yanlış yorumlasın, kitapların bıraktığı
izler ona yazarın gözüyle yeni bir bakış kazandırır, arada
kurulan bağ kendisini, yazarı ve evreni yeni bir yorumla görmesini
sağlar. Okur yazarı da, kitabı da amaçlanandan çok farklı
yorumlamış olabilir. Ama bu yine de onun gerçeği olur.
....
Yaşar
Kemal'le İnce Memed romanıyla tanışmış olmasam yine de bir
efsane olur muydu benim için? Yazının, insanın ve umudun soylu
gücü, yaşamın özünü süzerek büyülü sözcüklerle akıtan
bir bilgenin öyküsü?
Onun
kitaplarıyla çocukluğumda tanışmasam yine okumayı ve yazmayı
bu denli sevecek miydim? Üstelik karşılıksız bir aşk, kara
sevda gibi sözcüklerle oynayıp duracak mıydım?
Okuduklarımın
güzelliğine yazarak ulaşmanın hiç de kolay olmadığını, bazen
dağların bile daha kolay delindiğini anlayabilecek miydim?
Yazdıklarım
hiçbir zaman okuduklarımdan güzel olmayacak, biliyorum. Çünkü
onları tüm dünya ve bir tarih yazıyor. Ben yalnızım.
Buna
karşın niçin yazıyorum?
Bilmiyorum.
Belki
gittikçe hızlanan yaşamda hiç değilse birkaç sözcükle
kurduğum dünyalar bir kenarda kalıp beklesin diye, belki yazan
herkesin sözünü ettiği ya da etmediği binlerce nedenden
bazıları, belki hepsi yüzünden. Galiba düşüncelerimi
durduramadığım, onlara yetişemediğim için uçup gitmesinler
diye yazmadan duramıyorum. "Düşünüyorum, öyleyse varım"
değil ama "Yazamıyorsam düşüncelerim de yok. Uçup gidiyor,
bir yerlerde yitip yok oluyorlar."
....
Yaşar
Kemal "Bir Ada Hikayesi" dizisini tamamlamış. "Çıplak
Deniz Çıplak Ada" kitapçılarda yerini almış.
Yapı
Kredi Kültür Sanat Yayıncılık A.Ş. tarafından hazırlanan
İnternet sitesinde (1) konukları bu kitabın duyurusu ve Yaşar
Kemal'in Anadolu'nun binlerce yıllık kültüründen beslenerek
yazdığı büyük ve modern romanlarla dünyanın dört bir yanında
tanındığı, yazdıklarının doğu ile batı arasında köklü bir
kültürün ve verimli bir coğrafyanın yarattığı gür bir ses
olarak kabul edildiği notu karşılıyor. Biyografisinde 1943’te
bir folklor derlemesi olan ilk kitabı Ağıtlar’ı yayımladığı,
1950’de Komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla
tutuklandığı, Kozan cezaevinde yattı. 1951’de salıverildikten
sonra İstanbul’a gittiği, ilk öykü kitabı Sarı Sıcak’ı
1952’de, kırktan fazla dile çevrilen romanı İnce Memed’i
1955’te yayımladığı, şaşırtıcı imgelemi, insan ruhunun
derinliklerini kavrayışı, anlatımının şiirselliğiyle yalnızca
dünya edebiyatının önde gelen isimlerinden biri olduğu
belirtiliyor.
Sitedeki
yazılar arasında Fethi Naci'nin 1993'te onunla yaptığı bir
söyleşi (2) de var. İki küçük alıntı aktarmak istiyorum.
"Hepimiz
de biliyoruz ki, bir yazarın ünü gündelik üne, gazete ününe,
yani medyaya bağlı değildir. Medya ne yapar, yapsa yapsa kitabı
biraz daha çok sattırır. İstediği kadar ünlendirir de. Yazar da
şişinir. Şişinmesin de ne yapsın, o ün dedikleri çok tatlıdır.
Tatlı olduğundan daha çok da beladır. İnsanlar bu belaya seve
seve can atarlar. Bir süre gelir ki iş işten geçmiş olur. Yazar
yetenekli bir yazarsa, o baş belası ünün yeteneğini nasıl
yediğini görür."
"Bizim
işimiz dünyayı, insan gönlünü zenginleştirmek değil mi en
azından? Çanağında balın olsun, arısı Bağdattan gelir. Bu
söze çok güvenmek gerek. Sen eserini olgunlaştır, gönlünce
yap, arısı Bağdattan gelir. Bundan kuşku duymamak gerek. Üç bin
beş yüz yıllık Homeros’un arısı yüzyılların ötesinden
gelip onu arayıp bulmuyor mu? Ün için çalışsan çabalasan, ünlü
olsan eline ne geçer ki, çanağında balın olmayınca ne fayda
ki..."
....
Yaşar
Kemal bir Anadolu efsanesidir. Yalnızca İnce Memed değildir bunu
yaratan, öyküleri, romanları, röportajları, yazıları,
düşünceleri, duyarlılığı, dik duruşu, doğaya ve insana
duyduğu büyük sevgi değildir bunu yaratan. Dağlardan süzülen
kar sularıyla Anadolu'nun yoksul insanlarının göz yaşlarını
aynı güçle anladığı, ikisini sevdiği kadar geleceği sevdiği,
dik durduğu için bir efsanedir.
İnce
Memed. Dağlardan ve genç bir adamın yüreğinden gelen şarkı.
Güzel söylenmiş ağıt, hiçbir zaman unutulmamak üzere.
Üç
Anadolu Efsanesi için Abidin Dino, Milliyet Sanat'ta "Kilometrelerce
yürüyüp, dağ bayır koşup ne kurtarırsa kardır kuralınca, öne
ağıtları, sonra da türküleri, koşmaları, destanları,
Çukurova'nın tüm uyaklı uyaksız söz çeşitlerini ,
tekerlemelerini, küfürlerini avlıyordu. Folklor derlemesi filan
değildi bu iş hayat memat işiydi, özbeöz malını kurtarıyordu
Çukurova'nın, sorumluydu kurda kuşa karşı, şaka değil"
demiş. (3)
Yaşar
Kemal. Bir Anadolu efsanesi. Anadolu'nun zengin tarihi, acıları ve
umutları kadar gerçek.
1.
http://www.yasarkemal.net/
2.
Yaşar Kemal'le Edebiyat ve Politika, Fethi Naci, Aydınlık, 1-2
Mayıs 1993, http://www.yasarkemal.net/
3.
Bibliyografya, http://www.yasarkemal.net
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder